Yazar: TechPatrol

  • # IBM, Devlet Verimliliği Departmanı Kesintilerinden Etkilendi, Ancak Etkisini Hafife Alıyor

    ## IBM, Devlet Verimliliği Departmanı Kesintilerinden Etkilendi, Ancak Etkisini Hafife Alıyor

    Teknoloji ve danışmanlık devi IBM, Devlet Verimliliği Departmanı’nın (DOGE) kesintilerinden etkilenen şirketler arasında yer aldı. Reuters ve Bloomberg’in haberlerine göre, IBM’in 2025’in ilk çeyreğinde DOGE ile ilgili kesintiler nedeniyle 15 federal sözleşmesi iptal edildi. Bloomberg’e göre bu kesintiler, gelecekteki ödemelerde 100 milyon dolarlık bir azalmaya denk geliyor. Federal sözleşmeler, IBM’in danışmanlık uygulamalarının %5 ila %10’unu temsil ediyor.

    IBM’in CEO’su Arvind Krishna, Çarşamba günü yapılan kazanç görüşmesi sırasında kendisine yöneltilen sorular üzerine, iptallerin USAID’deki kesintilerle ilgili olduğunu açıkladı. Hem Krishna hem de IBM’in CFO’su James Kavanaugh, DOGE’nin şirketin gelecekteki işleri üzerindeki potansiyel etkisini küçümsemeye devam etti.

    Kavanaugh, “Toplam danışmanlık işimizde 30 milyar doların üzerinde yıllık birikmiş iş varken, birkaç sözleşme veya iş emri iptali yaşadık” dedi. “Bu, birkaç yıllık bir süre boyunca 100 milyon dolardan daha az bir birikmiş iş anlamına geliyor. Hiç kimse bağışıklı değilken, kimsenin etkilenmemesi mümkün değil, bu nedenle dinamik süreci izlemeye kesinlikle odaklanmış durumdayız. Yıl boyunca danışmanlık konusunda ihtiyatlı bir şekilde dikkatliyiz.”

    IBM’in danışmanlık işi, şirketin 1. çeyrek gelirinin %34’ünü oluşturdu. Krishna, şirketin federal hükümet danışmanlık sözleşmelerinin çoğunlukla kritik alanlara odaklandığını da sözlerine ekledi.

    Krishna, “Büyük çoğunluğu kritik işler; aslında gazi ödenek taleplerini işliyoruz” dedi. “Genel Hizmetler İdaresi’nin tedarik sürecine, bordro sistemlerini uygulamasına yardımcı oluyoruz. Bunların isteğe bağlı olduğunu düşünmüyorum. Şimdi, bazı alanlar isteğe bağlı olarak görülebilir mi? Evet. Ancak bizim durumumuzda bu, işimizin çoğunluğu değil, azınlığıdır.”

    Şirketin ilk çeyrek sonuçlarına göre, IBM’in danışmanlık geliri genel olarak %2 azaldı. 1. Çeyrekteki danışmanlık geliri 5 milyar doların biraz üzerindeydi.

    Krishna, “İşimizdeki çeşitlilik, mevcut iklimde iyi bir konumda olmamızı sağlıyor” dedi. “Portföyümüz ve uygulama geçmişimiz, büyümemizin bu sonraki bölümünde bana olan güvenimi güçlendiriyor. Yılın geri kalanında ilerlememizi paylaşmayı dört gözle bekliyorum.”

  • # IBM Navigates DOGE Cuts: Tech Giant Downplays Impact on Q1 Earnings

    ## IBM Navigates DOGE Cuts: Tech Giant Downplays Impact on Q1 Earnings

    IBM, a prominent player in the tech and consulting landscape, has felt the impact of budget reductions initiated by the Department of Government Efficiency (DOGE). During the first quarter of 2025, the company faced the cancellation of 15 federal contracts as a direct result of these cuts.

    According to reports from Reuters and Bloomberg, the canceled contracts represent a potential loss of $100 million in future revenue for IBM. Notably, federal contracts constitute between 5% and 10% of IBM’s overall consulting business.

    During IBM’s earnings call on Wednesday, CEO Arvind Krishna addressed numerous inquiries regarding the DOGE cuts, clarifying that the cancellations stemmed from cutbacks at USAID. Both Krishna and CFO James Kavanaugh subsequently minimized the potential long-term effects of DOGE on IBM’s business trajectory.

    Kavanaugh explained, “We’ve had a handful of contracts… canceled, and on our annualized backlog of over $30 billion in total consulting, this is like less than $100 million of backlog over a duration of multiple years. So while no one’s immune, we are absolutely focused on monitoring the dynamic process. We’re prudently cautious around consulting for the year.”

    IBM’s consulting division accounted for 34% of the company’s total revenue in Q1, generating slightly over $5 billion. Krishna emphasized that the company’s consulting contracts with the federal government primarily focus on essential services.

    “The vast majority is critical work – we actually process veterans benefit claims,” Krishna stated. “We help process how the [General Services Administration] does procurement. We help implement payroll systems. I don’t think of these as optional. Now, are there some areas around the edges which could be viewed as discretionary? Yes. But in our case, that is the minority of our business, not the majority.”

    The company’s first-quarter results revealed a 2% overall decline in consulting revenue. Despite the challenges posed by the DOGE cuts, Krishna expressed confidence in IBM’s ability to navigate the current economic climate. “The diversity across our business positions us well,” he asserted, adding, “Our portfolio and track record of execution reinforce my confidence in this next chapter of our growth. I look forward to sharing our progress as we move through the rest of the year.”

  • # Bluesky’da Hükümet Sansürü Başladı, Ama Henüz Üçüncü Taraf Uygulamalarda Değil…

    ## Bluesky’da Hükümet Sansürü Başladı, Ama Henüz Üçüncü Taraf Uygulamalarda Değil…

    Sosyal ağların sansüre karşı duruşu her zaman tartışma konusu olmuştur. Özellikle Twitter’dan kaçarak daha özgür bir platform arayışında olan kullanıcılar için Bluesky, umut vadeden bir alternatif olarak ortaya çıkmıştı. Ancak son gelişmeler, hükümet sansürünün Bluesky’a da ulaştığını gösteriyor.

    Özgür İfade Derneği’nin raporuna göre, bu ayın başlarında Türk hükümet yetkililerinin talebi üzerine Bluesky, Türkiye’de 72 hesaba erişimi kısıtladı. Bu durum, Türkiye’deki kullanıcıların bu hesapları görmesini engelledi ve erişimlerini sınırladı. Rapora göre, 59 Bluesky hesabı “milli güvenlik ve kamu düzenini” koruma gerekçesiyle engellendi. Ayrıca 13 hesap ve en az bir gönderi de Türkiye’den görünmez hale getirildi.

    Bu durum, özellikle sansürden kaçmak umuduyla X’ten Bluesky’a göç eden Türk kullanıcılar arasında hayal kırıklığı yarattı. Kullanıcılar, sosyal ağın iddia ettiği kadar açık ve merkeziyetsiz olup olmadığını sorgulamaya başladı. Acaba Bluesky de sonunda “Twitter gibi mi olacak?” endişesi sosyal medyada yankılandı.

    **Bluesky’daki Açık Kapı: Üçüncü Taraf Uygulamalar**

    Ancak Bluesky’ın teknik altyapısı, sansürü aşmak için X gibi ağlara kıyasla daha kolay bir yol sunuyor. Bu, alternatif sosyal ağ Mastodon kadar açık olmasa da, merkeziyetsiz bir rakip olarak öne çıkmasını sağlıyor. Mastodon’da kullanıcılar, hesaplarını farklı sunuculara taşıyarak sansürden kaçabiliyor.

    Bluesky’ın resmi uygulamasında kullanıcılar, moderasyon ayarlarını yapılandırabiliyor ancak Bluesky’ın sağladığı moderasyon hizmetinden çıkış yapamıyor. Bu hizmet, coğrafi etiketleyicileri de içeriyor. Bu etiketleyiciler, örneğin Türkiye hükümeti tarafından zorunlu kılınan hesapların sansürünü yöneten yeni eklenen Türk moderasyon etiketleyicisini kullanıyor. Özetle, resmi Bluesky uygulamasında bulunuyorsanız ve Bluesky (şirket) bölgenizde bir şeyi sansürlemeyi kabul ederse, gizli gönderileri veya hesapları görmek için bundan çıkış yapmanın bir yolu yok.

    İşte bu noktada, üçüncü taraf Bluesky uygulamaları devreye giriyor. Daha geniş bir açık sosyal ağ olan “Atmosphere”ün parçası olan bu uygulamalar, aynı kurallara uymak zorunda değil. En azından şimdilik.

    Bluesky, AT Protokolü üzerine inşa edildiğinden, üçüncü taraf istemciler, aynı moderasyon seçeneklerini uygulamadan Bluesky’ın içeriğine kendi arayüzlerini ve görünümlerini oluşturabiliyor. Sansürlenen hesaplar, Bluesky altyapısından (röleler ve kişisel veri sunucuları gibi) yasaklanmıyor. Bunun yerine, hesaplar istemci düzeyindeki coğrafi etiketleyiciler tarafından denetleniyor. Şu anda Bluesky, hiçbir üçüncü taraf uygulamasının coğrafi moderasyon etiketleyicilerini kullanmasını gerektirmiyor. Bu da uygulamaların kullanıcılarını coğrafi olarak konumlandırmasını ve ardından uygun bölgesel kısıtlamaları uygulamasını zorunlu kılardı. Bu nedenle, mevcut coğrafi etiketleyicileri uygulamayan uygulamalar, engellenen Türk hesaplarını sansürlemiyor.

    **Sansüre Karşı Alternatifler: Skeets, Ouranos, Deer.social, Skywalker ve Diğerleri**

    Bu durum, Skeets, Ouranos, Deer.social, Skywalker gibi uygulamaların Türk sansürünü aşmak için kullanılabileceği anlamına geliyor. Ancak bu “çözüm” bazı dezavantajları da beraberinde getiriyor.

    Uygulama geliştiricilerinin coğrafi etiketleyicileri kullanmamayı tercih etmeleri her zaman kasıtlı bir durum değil. Coğrafi etiketleyicileri eklemek, onlar için ekstra iş anlamına gelebilir ve çoğu henüz bunları uygulamaya koymaya zahmet etmedi. Ayrıca, bu üçüncü taraf uygulamaların resmi Bluesky uygulamasına kıyasla çok daha küçük kullanıcı tabanları var, bu da hükümet sansürcülerinin radarına girmelerini zorlaştırıyor. Bu da bu tür kararları uygulama geliştiricileri için daha az endişe verici hale getiriyor – en azından şimdilik.

    Bu üçüncü taraf uygulamalar yeterince popüler hale gelirse, Türkiye gibi bir hükümet de onlara yaklaşabilir ve harekete geçmelerini talep edebilir. Ve eğer uymazlarsa, uygulamalarının ülkede engellenmesi riskini göze alabilirler (örneğin, birkaç Bluesky uygulama geliştiricisi, Apple’ın potansiyel bir App Store’dan kaldırma konusunda kendilerine yaklaşana kadar coğrafi etiketleyiciler ekleme konusunda endişelenmeyeceklerini söyledi).

    Etiketleyicilerden kaçınmak görünüşte kalıcı bir çözüm olmadığından, bir geliştirici olan Aviva Ruben, Deer.social adında farklı şekilde çalışan alternatif bir Bluesky istemcisi oluşturuyor. Burada kullanıcılar, Bluesky’ın resmi moderasyon hizmetini ve etiketleyicilerini tamamen devre dışı bırakmayı ve bunun yerine diğer üçüncü taraf etiketleyicileri kullanmayı seçebilirler. Ayrıca, uygulama, kullanıcıların konumlarını ayarlarında manuel olarak yapılandırmalarına olanak tanır; bu da kullanıcıların coğrafi konum tabanlı engellemelerden ve sansürden kaçınmalarını sağlar.

    Ruben, “Mevcut politikayı beğeniyorum, ancak gelecekte daha kısıtlayıcı hale geleceğinden veya değişeceğinden korkuyorum – alternatif AppView’ler üzerinde çalışmaya devam etmek için harika bir neden” diyerek, Bluesky’ın verilerine erişmenin ve görüntülemenin alternatif yollarının gerekliliğine atıfta bulundu.

    Günümüzün hükümet sansürü endişeleri Türkiye’ye odaklansa da, Bluesky topluluğu, ABD dahil herhangi bir hükümetin şirketten yalnızca çocuk istismarı materyali gibi açıkça yasa dışı olanların ötesinde gönderileri gizlemesini talep edebileceği bir geleceğe hazırlanmak zorunda.

    Ruben, Deer.social’ın bu noktada uygulamaya bir “konum yok” seçeneği ekleyerek kullanıcıların tüm coğrafi etiketleyicilerden kaçınmayı seçebileceklerini söylüyor.

    Olası açık kapılara rağmen, sansür Bluesky’a ulaşmış durumda. Ve resmi uygulamanın en çok sayıda kişiye ulaştığı düşünüldüğünde, bu dikkate değer bir evrim.

  • # Bluesky’s Decentralized Promise Tested as Government Censorship Creeps In

    ## Bluesky’s Decentralized Promise Tested as Government Censorship Creeps In

    Bluesky, the decentralized social network vying to be a Twitter (now X) alternative, is facing its first major test of its commitment to free speech and open access. While the platform touts its decentralized architecture as a safeguard against censorship, recent events in Turkey reveal a more nuanced reality.

    Earlier this month, Bluesky complied with a request from the Turkish government to restrict access to 72 accounts within the country, according to a report by the Freedom of Expression Association. This action prevents users in Turkey from viewing these accounts, effectively limiting their reach and visibility. The reasoning cited by the Turkish government was the protection of “national security and public order.” In addition, thirteen other accounts and at least one post were made invisible in the country.

    This move has sparked debate within the Bluesky community, with many users questioning whether the platform can truly uphold its promise of decentralization in the face of governmental pressure. Some fear that Bluesky is becoming “just like Twitter,” susceptible to the demands of authoritarian regimes.

    However, Bluesky’s unique structure, built upon the AT Protocol, offers a potential workaround that isn’t readily available on centralized platforms like X. Unlike X, where moderation is centrally controlled, Bluesky’s design allows for third-party apps to access and display content independently of the official Bluesky app and its moderation policies.

    **The Atmosphere and the Censorship Loophole**

    Bluesky’s open social web, dubbed the “Atmosphere,” is comprised of various third-party clients that offer alternative interfaces and perspectives on the platform’s content. These apps aren’t obligated to adhere to Bluesky’s official moderation choices, including the use of geographic labelers – a tool Bluesky uses to implement region-specific censorship.

    Currently, Bluesky doesn’t require these third-party apps to utilize geographic moderation labelers. This means that apps like Skeets, Ouranos, Deer.social, and Skywalker, among others, can potentially bypass the Turkish government’s censorship by not implementing the labelers. Users in Turkey could, in theory, use these alternative apps to view content blocked on the official Bluesky app.

    **Caveats and Future Considerations**

    While this loophole offers a glimmer of hope for circumventing censorship, it’s not a foolproof or permanent solution. Many third-party developers haven’t implemented geographic labelers simply due to the added complexity and effort. Furthermore, these apps typically have smaller user bases compared to the official Bluesky app, allowing them to operate under the radar of government scrutiny.

    If these third-party apps gain significant traction, they too could become targets of government pressure. As one Bluesky app developer noted, they won’t prioritize adding geographic labelers until Apple threatens to remove their app from the App Store.

    Recognizing the limitations of this workaround, some developers are exploring alternative approaches. Aviva Ruben, the developer of Deer.social, is building a client that allows users to disable Bluesky’s official moderation service entirely, opting instead to use third-party labelers or none at all. Deer.social also allows users to manually configure their location, providing another way to sidestep geolocation-based censorship.

    As Bluesky continues to grow and evolve, it’s crucial for the platform and its community to grapple with the complexities of decentralization and censorship resistance. While the initial response to Turkish government pressure is concerning, the existence of third-party apps and the potential for alternative moderation approaches offer a pathway toward a more open and accessible social web. The future of free speech on Bluesky will depend on how these challenges are addressed. Users and developers alike must be ready for a future where governments beyond Turkey, including the U.S., could make requests to hide legal content, beyond the illegal CSAM (child sexual abuse material). This forces a need for tools to avoid geographic labelers.

  • # Zappos’un Kurucusu Tony Hsieh’in Gizemli Vasiyeti Ortaya Çıktı

    ## Zappos’un Kurucusu Tony Hsieh’in Gizemli Vasiyeti Ortaya Çıktı

    Merhum Zappos’un kurucu ortağı Tony Hsieh’in ölümünün ardından, servetinin akıbeti uzun süre belirsizliğini korumuştu. Ancak son gelişmeler, Hsieh’in yaklaşık 1.2 milyar dolar değerindeki mirası için somut planları olduğunu ortaya koyuyor. Wall Street Journal’ın haberine göre, yakın zamanda keşfedilen bir vasiyetname, Hsieh’in 2015 yılında imzaladığı ve ailesine yönelik çarpıcı bir “itiraz yok” maddesi içeriyor.

    Vasiyetnameye göre, Hsieh’in dört aile üyesinden herhangi biri, vasiyetnamedeki isteklere itiraz ederse, hiçbir şey alamayacak. Ayrıca, vasiyetname, 50 milyon doların üzerinde bir miktarı ve Las Vegas’taki çeşitli mülkleri, alıcıları şaşırtmayı amaçladığı açıklanmayan vakıflara ayırıyor.

    Hsieh’in, mezun olduğu Harvard Üniversitesi’ne 3 milyon dolar bağışlaması da dikkat çekiyor. Bu bağış, Harvard’ın şu anda Trump yönetimiyle federal fonlamada milyarlarca dolarlık bir anlaşmazlık yaşadığı bir döneme denk geliyor. Hsieh’in bu hamlesi, üniversiteye verdiği desteği açıkça gösteriyor.

    46 yaşında trajik bir ev yangınında hayatını kaybeden Hsieh’in Kasım 2020’deki vefatının ardından, mirası üzerinde süregelen tuhaf yasal mücadeleye bu vasiyetin keşfi yeni bir boyut kazandırıyor. İddialara göre Hsieh, vasiyetiyle hak sahipleri için “WOW faktörü” yaratmak ve onların “wow içinde yaşamalarını” sağlamak istemiş. Vasiyetnamenin tam olarak nasıl uygulanacağı ve yasal sürecin nasıl ilerleyeceği ise merak konusu olmaya devam ediyor.

  • # Tony Hsieh’s “WOW Factor” Will: Newly Discovered Document Sheds Light on Zappos Founder’s Final Wishes

    ## Tony Hsieh’s “WOW Factor” Will: Newly Discovered Document Sheds Light on Zappos Founder’s Final Wishes

    A newly unearthed will may finally reveal the late Zappos co-founder Tony Hsieh’s intentions for his estimated $1.2 billion estate. The document, signed in 2015, surfaces amidst ongoing legal battles following his tragic death in November 2020. Prior to this discovery, it was widely believed that Hsieh died intestate, meaning without leaving a valid will.

    According to a report in the Wall Street Journal, the will contains a compelling no-contest clause. This provision dictates that if any of Hsieh’s four family members challenge the will’s stipulations, they will forfeit any inheritance. Furthermore, the document allocates over $50 million and several Las Vegas properties to trusts earmarked for recipients he intended to surprise.

    Adding another layer to the intrigue, Hsieh designated $3 million to his alma mater, Harvard University. This donation comes at a sensitive time for the institution, which is currently embroiled in disputes with the Trump administration. The administration has reportedly frozen billions in federal funding and is scrutinizing Harvard’s endowment, particularly its investments in China and ESG (Environmental, Social, and Governance) initiatives.

    The discovery of the will adds another bizarre element to the already complex legal proceedings surrounding Hsieh’s estate. He reportedly designed the will to create a “WOW factor” for the beneficiaries, aiming for them to “live in the wow.” This sentiment reflects Hsieh’s well-known dedication to fostering happiness and positive experiences, even in his final act. As the legal battles continue, the contents of this mysterious will will undoubtedly shape the future of Hsieh’s substantial fortune.